5 Kasım 2009

ağırlık

böyle bir yapıya sahip olmak istemezdim, bu derece kırılgan.
bu kadar yanlış anlaşılmak da istemezdim.
demek ki çok köşeli bir insan olmuşum, kolay kabul edilemiyorum artık.
gönül-göz ilişkisi de ağırlığını koyuyor kardeşlik diyarlarına...
uzak görünen her zaman uzak mıdır, ya da yakın denilene erişemediğimiz zamanlar...
hayatım özeleştri ile geçiyor, kızıyorum kendime çok, gerçekten.
ve hayata da kızıyorum bir yandan, bu hale getirdiği için, şartların ayağımızın altında sürekli değiştiği.
mutlulukları bile paylaşamaz duruma gelince...
yanlızlık hissi sis gibi çöktüğünde gününe,
koşturmacalar bile yormuyor uyumak isteyen bedeni,
rahatsızlık karından kalbe sıçrarsa,
rahatsız etmemek için veyahut rahat ettirmek için bir adımda geride duranlara ihtiyaç olur,
sadece sakinleşmek istiyorum.
son 3 senede öğrendiğim, sakinlik ve huzur istiyorum, ne para ne de zevk, sadece sessizlik.
taşıyamadığım küçük bedenlere üzülüyorum sessizce,
ama galiba bir tek ben biliyorum,
kendi kendime dertlendiğimi fark edip dertleniyorum daha fazla,
basit problemleri çözmek bazen kule vinçler istiyor.
nereye gittiğimi göremediğim dakikalarda,
kafasında ışıklı beyaz 3M baretiyle beton döken sarı yağmurluk ve plastik çizmeli bir şef görüyorum rüyalarımda.

Hiç yorum yok: